Kotor, gri dağlar ve deniz arasına bir demir attı ve hayatını yüksek ve geniş surların ardına gizledi. Surları, tepe boyunca sonsuza dek büyüyen kaya kıvrımları gibi görünüyor, kasabaya bakan eski kaleye kadar.
Günümüzün ortaçağ kiliseleri, katedralleri, Venedik sarayları ve sütunlarının labirentinde yaşadığı dramatik bir kasabadır. Kotor zıtlıklardan oluşur – modern kafelerin olduğu eski meydanlar, serenat ve canlı müzik sesleri, dar Arnavut kaldırımlı sokaklarda yankılanan ayak sesleri ve petunyalarla süslenmiş ferforje korkuluklu balkonların altında yatan kedilerin tembel mırıltıları.
Akşamları Kotor’un duvarları pagan ritüelindeki meşaleler kadar parlaktır. Karnaval zamanı geldiğinde sokaklar kalabalıklaşır, meşaleler havai fişeklerle bir olur ve tüm Kotor tek bir büyük kıvılcıma dönüşür.
Kotor, İliryalılar, Romalılar, Bizanslılar, Avusturya-Macaristanlılar ve Venedikliler tarafından yönetildi. Bu fatihler, Rönesans sarayları, barok kuleler ve en anıtsal vasiyeti olan ve Amerika’nın keşfinden üç asırdan daha eski olan St. Tripun Katedrali gibi birçok serveti geride bıraktılar. Kültürel ve sanatsal anıtların bolluğu, Kotor’u UNESCO’nun korunan kültürel miras listesine koydu.
Kotor’un surları 9. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar St John Tepesi’nde büyümüştür. Şehrin ve körfezin muhteşem manzaralarını özleyenler için tepedeki St John Kalesi’ne 1350 basamak vardır.
Eski Kent’te Kotor Körfezi’nin etrafına dağılmış yakındaki kasabalara giden üç kapı vardır. Kotor ayrıca şehrin üzerindeki kemerli kaya olan Peri Kapısı’na sahiptir. Efsaneye göre sadece perinin gözdeleri, eski denizcilerin ve şehrin kurucularının doğrudan torunları, onu kayanın üzerinde otururken ve uzak dünyaya yelken açacağı altın gemiyi beklerken görebilir ve geri döndüğünde Kotor’un dünyanın en güzel şehri olduğunu doğrulayabilir.
Kotor ve çevresinde birçok mit ve efsane var. Kotor’u ziyaret edin ve hepsini kendiniz deneyimleyin!
Kotor’da Gezilecek Yerler